Dün ‘’What is Urban’’ diye sorduk. Farklı bir dilde sorduk kendimize yabancı hissettiğimiz bir kelimeyi kendi diliyle sorduk. Cevaplar aradık ‘’Urban batı dünyasıdır’’ diyerek. ‘’Urban, batılı olanın başarılı olacağı algısıdır. Urban, beceriksiz doğulu algısını fert fert işleyen bir çeşit esrardır. Bir hokkabazın hilesidir’’ dedik. Ve şöyle diyerek cümlelerimize devam ettik: ‘’Urban, ezelde başlayan batıl olmanın şuursuzluğu ve ebede kadar sürecek olan batılı olmanın şuurudur.’’
Bugün de başka bir soruyla yol alıyoruz. Who is Urban diye soruyoruz. Yine kendi diliyle, bize yabancı olan bir kelimeyi kendi yabancılığı içinde sorguluyoruz. Bir kelime bizim medeniyetimizin parçası oldurulmaya çalışılıyor ise buna direnme adına onu kendi yabancılığı içine esir etme adına böyle sormanın da başka bir manası var elbette. Urban adında bir kişi vardı. Papalık görevini kendinden öncekiler gibi üstlenmişti. Lakin duruşu, yetenekleri, zekası farklı bir kimlikti. Onun dönemine kadar dağınık, toparlanamayan batı dünyası her geçen gün kan kaybediyordu.
‘’Deus le volt’’ diyordu bir adam her toplantıda her konuşmasında.
‘’Deus le volt’’ demekle ‘’Tanrı öyle istiyor’’ diye sesleniyordu tüm batı dünyasına. O güne kadar Ortaçağ’ın en etkili konuşmasına tanıklık ediyordu batı…
11.YY’ın sonlarında tüm dünya için kutsal sayılan topraklar olan Filistin toprakları Avrupa’lı Hristiyanların gözünü üzerinden alamadığı, portakal bahçelerinin kokusu tüm Avrupa’yı mest etmiş bir diyardı. 6. YY’dan beri Hristiyan hacılar tahammül etmesi zor duygularla gelip bu topraklarda ibadetlerini yapıyordular. Akıllarında hep aynı arzu vardı, kalplerinde aynı… Selçuklu Devleti bölgenin kontrolünü eline geçirmiş. Bizans bile tehlikedeydi… İslam dünyası hızla ama hızla yayılıyor, Hristiyan dünyası üzerine serpilmiş ölü toprağının etkisinden kurtulamıyordu. Cehalet, sefalet, dağınıklık, başı boşluk başını almış gidiyordu. Batı adeta erozyona uğrayan topraklar gibi, eriyen buzullar gibi, yanan kağıt parçaları gibi külleriyle kayboluyordu. Önemli bir adım atıldı. Bizans İmparatoru I. Alexius’un dönemin Papa’sı Urban’dan yardım istedi. Tüm Hristiyan dünyasında etkili olabilmiş Urban için bu kritik öneme sahip bir talepti. Urban etkili bir hatipti. Papalık görevinin yanı sıra Avrupa’yı komuta etme idealleri vardı.
Bir salon… Yüzlerce din adamı ve soylunun pür dikkat dinlediği bir adam… Herkes mum gibi… Tüyleri diken diken eden bir konuşma yapıyor Urban…
Şöyle diyor ‘’ Fakir olsun, zengin olsun tüm Hristiyanlar didişmeyi bırakmalıdır. Kudüs’ü Müslümanların elinden kurtarmak için yardım etmeliyiz.’’ Cazip teşvikleri de unutmuyor. Haç’ın emrinde ölen herkesin günahları bağışlanacak diye müjde veriyor. Bir doğudan söz ediyor Urban. Büyük şeytan diyor… Doğu diye bir dünya tasarlıyor ve doğunun bir bütün olduğunu, buna karşı kendilerini batı olarak tanımlıyor. Batının artık bir bütün olmasını, Haç’ın gölgesinde birleşmesini telkin ediyor. Urbanın çağrısına 60 ile 100 bin civarında eli kılıç tutan Hristiyan cevap verdi. Batı dünyası tarihinde böylesine büyük bir ordu görmemişti. Doğunun portakal bahçelerinden gelen koku batıda hissediliyordu artık. Dillere destan zenginliklerinin hayali ile başı dönen soylular da Kudüs için kılıç kuşanmakta gecikmemişti. Kudüs’e ulaşan toplama Hristiyan ordusu, profesyonel İslam ordusu karşısında her ne kadar çok zayiat vermiş olsa da kuşatma başarılı olmuştu. Kudüs Hristiyanların kontrolüne geçmişti. Müslümanlar ve Yahudiler acımadan öldürülüyordu. Bu zafer Avrupa’ya daha henüz ulaşmadan Urban, savaştan 2 hafta sonra öldü. Unutuldu… Taki 1881 yılında Katolik Kilisesi tarafından kutsanana kadar…
Urban batı dünyası için bir değer haline gelmişti. İlk Haçlı seferinin fitilini ateşleyen kişiydi. Büyük teorisyendi. Batılı olma bilincinin mimarıydı. Doğuyu batılı gözüyle tasvir eden en önemli kişilerdendi. Batıyı, batı yaparak güç kazandıran bir illüzyonistti. Urban konsülde ‘’bu memleket artık sakinlerini doyurmakta acizdir. Onun için mülkü tahrip ediyor ve bitmez tükenmez şekilde birbirinizle savaşıyorsunuz’’ diyerek yeni topraklara işaret etmişti. Papa Urban; Hristiyan dünyası ile Müslümanların arasında bugün bile hissedilen mücadelenin tohumlarını oraya eken din adamı olarak tarihteki yerini aldı. Hristiyan Avrupa’nın yayılmacılığını inşa eden , hayata geçiren bir ideolog oldu….
Şimdi sorulması gereken bir soru daha var. ‘’why is urban’’… Neden… Bir çok yerde farklı biçimlerde karşılaştığımız bu kelime neden kullanılıyor. Bu sorunun cevabını da bir sonraki yazımızda aramaya çalışacağız. Çünkü karanlığı orta yerinden yırtmaya yanan bir kibrit çöpü yeter…