Sehpa olursa bir millet…
Bahçedeyim… Bir başıma bekliyorum. Ahşap bir sandalye ve ben…
Bir adadayım… Tek katlı binalar var etrafımda… Onların arasında avlu gibi bir bahçedeyim…
Az ötede duran bir ağaç gölge yapıyor…
Bahçedeyim… Yalnız başıma bir bahçedeyim…
Başımın üzerinde sallanan bir urgan… Yağlı… Urganı bağladıkları üç direk… Ve ben bu üç ahşap direğin orta yerinde bir başıma bekliyorum…
Sesler geliyor bahçeye çıkan yoldan… Koşuşturmalar… Beyaz bir elbise giymiş elleri arkasında bir adam orta yerde önde yürüyor. Hasta gibi, yorgun gibi… Sağında ve solunda iki dik adam var… Nedense onlar da çok sert duruyor…
Bahçedeyim bir başıma… Başımın üzerinde sallanan yağlı bir urgan var…
Beyaz elbiseli adam çok yorgun görünüyor… Elbisesine iliştirilmiş bir yafta var… ‘’TCK 146/1 maddesine göre idam cezasına çarptırılmasına karar verilmiştir’’ diye bitiyor…
Sert duruşlu adamlardan biri beni göstererek beyaz elbiseli yorgun bitkin adama şöyle diyor ‘’çık şunun üzerine’’…
Bahçedeyim bir başıma… Beyaz elbiseli yorgun adam önce ahşap sandalyeye basıyor, sonra üzerime çıkıyor… Üzerime iki çift rugan ayakkabıları değiyor…
11-12 kişilik bir grup gelmiş karşımda duruyor… Bahçedeyim bir başıma… Üzerimde beyaz elbiseli bir adam var… Boynuna urganı geçiriyor sert mizaçlı iki adam… Elleri arkasında yürüyen beyaz elbiseli adam nedense çok yorgun duruyor. Bahçenin etrafındaki küçük tek katlı binalardan sesler geliyor. Ben kendimi yalnız hissediyorum….
Bahçedeyim bir başıma… Allah’ım omuzlarımdaki bu beyaz elbiseli, elleri arkasında gelen adam kim diye merak ediyorum…
Ben kimim… Bana ilk zamanlar Anadolu dediler… Bir medeniyetin evlatlarını bana benzettiler… Ben Anadolu insanı olarak yaratıldım ilkin. Bir adamı çok sevdim başımın üstünde gezdirdim. Bir adam o kadar nazik ve kibardı ki sevdim ve omuzlarıma aldım… Bir adam o kadar fedakardı ki onu omuzlarımdan indirmedim. Sonra beni bir bahçeye getirdiler. Bir başıma günlerce yalnız bıraktılar. Adımı idam sehpası koyup başımın üstünde birkaç gün yağlı bir urgan beklettiler. Ve beyaz elbiseli, elleri arkasında sevdiğim adamı getirdiler bahçeye… Beni gösterip ‘’çık şunun üzerine’’ dediler haşin bir edayla. Ben o adamı zaten gezdirdim yıllarca, almaz mıyım omuzlarıma… Yakasında duran yaftayı okumak istemedim. Yalanın ölçüsü mü var sanki… Son satır gözüme ilişti de gördüm… Bir kaç çehresi gergin, omuzları dik adam geçti karşıma. Beni mi izleyecektiler yoksa beyaz elbiseli adamı mı bilmiyordum. Bir adam birşeyler okudu, ben onu dinlemiyordum… Ve sert bir tekme yedim… Bana atılan tekme ile yere serildim… Omuzlarıma aldığım beyaz elbiseli adam ise bedeni urgana bağlı iken ruhunu alıp gitti… Bana atılan tekmeyi izlemeye gelen yüzleri gergin adamlar ise sanki yediğim tekmeyle mutlu olmuş gibi mırıldandılar. Biri yaklaştı. Bedeni ipe asılı beyaz elbiseli adamın ayakkabılarına baktı. Rogan ayakkabıları göstererek ‘’bu ayakkabılar benim olacak’’ dedi. Garip ama ganimet paylaşımı erken mi başlamıştı ne…
Ben yerden kalkamıyordum… Kaldıran da olmadı… Görebildiğim sadece hissedebildiklerimdi…
Evet ben Anadolu insanıyım… Ben bir medeniyetin evladıyım… Severim… Sevdiğimi omuzlarıma alırım… Severim ve omuzlarıma alırım… Sevdiğim için o gün birileri tekme attı bana. Yüzleri gergin birkaç adamın tekmesini yedim o gün. Sevdiğimin idamı için beni sehpa ettikleri gün…
Vurmayın diye haykırasım var. Vurmayın bana ne olur. Omuzlarımda duran sevdiğim adamı yere kapaklansam bile omuzlarımda tutasım var… Yüzleri gergin adamlara ‘’bana tekme atmak mı yoksa sevdiğimden ayırmak mı sizi mutlu edecek’’ diye sorasım var… Bana tekme atın ama sevdiğim adamı benden ayırmayın diye yalvarasım var…
Beni sevdiğime idam sehpası etmeyin diye kendimi yerden yere atasım var…