Fırtınanın altında kalanlar…
Şehre üç gün kar yağdı ardından fırtına baş gösterdi. Yer yer 80 kilometre hızla esen fırtına insanları sokağa çıkamaz hale getirdi. Sokağa çıkanlar ise bin pişman oldu. Her kış olduğu gibi sokaklarda yine polis memurları insanların yardımına koştu.
Polis telsizlerinden gün boyunca belediye ekipleri anonslarına benzer anonslar gelmeye başladı. Merkez belediyeleri, ekipleri yönlendirmekten bitap düştü. Polisler kadar gazeteciler de sokaktaydı. Her ara sokakta bir sıkıntı yaşanıyordu. Kardan kapanmış yollar mı dersiniz, kara saplanmış özel halk otobüsleri mi dersiniz ne ararsanız vardı. Ana arterlerde durum farklı mıydı, elbette hayır. Yıldızkent Yenişehir Kavşağı perişandan da öteydi. Keza Atatürk Üniversitesi’nin arka kapısı ve BEAH’ın önündeki kavşaklarda araçlar ilerleyemedi kardan… Günlerdir meteoroloji yetkilileri uyarıyor, ‘Yoğun kar yağışı ve tipi geliyor’ diye… Ve kriz merkezi okulları tatil ediyor. Ama gelin görün ki şehirde alınan tek bir önlem yok. Belediyeler kar yağışının dinmesini bekliyor karla mücadele etmek için. Allah aşkına bugünler sıradan kar yağışı günleri mi? Neden yeteri kadar tedbir alınmıyor?
Belediyeler elbette çalışıyor, ‘Yattılar’ diyemeyiz ama gereği gibi çalıştılar mı? Hayır. Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin bir kriz merkezi var mı? Bir gazeteci olarak bilmiyorum. Mesela bu tarz durumlarda ne yapıyorlar? Üç Belediye Başkanı acil toplanıp bir planlama yapıyor mu? Hiç sanmam. Hala bu işler el yordamıyla yürütülüyor bu şehirde… Gün boyunca bizzat kendim Erzurum‘un her yanını karış karış gezdim. Birçok yerde kara saplandım, yardım edecek birilerini aradım ama kimse yoktu. Tek bir zabıta arabası, tek bir belediye çalışanını görmedim. Birkaç yerde greyderler çalışıyordu. Hepsi o kadar. Kara alışkın bir kentte fırtına hayatı alt üst ediyor. Sular kesiliyor, elektrikler kesiliyor. Birçok kent elektrik hatlarını yeraltına alırken biz hala birkaç bölgede kalabildik.
Dün gece fırtına yalnızca şehirde esmedi, bir diğer fırtına da Erzurum Kredi ve Yurtlar Kurumu’na bağlı 7. Kız Yurdu’nda yaşandı. Oda arkadaşıyla kavga eden bir kız öğrenci, Erzurumlu olan sevgilisini aramış. Delikanlı takmış beline silahını, onca güvenlik önlemine rağmen kız yurduna girmeyi başarmış. Yanındaki erkek arkadaşlarıyla birlikte hem de… Odaya kadar çıkan delikanlı sevgilisini üzen diğer bir genç kıza haddini bildirdi mi bilinmez ama burada dikkat edilmesi gereken olay güvenlik sorunudur. Üniversitede o kadar turnike ne işe yarıyor? Güvenlik görevlileri ne iş yapar mesela…Turnike konan üniversite girişinde eğer geçiş kartınız yoksa yanaşıyorsunuz güvenliğe ve rahat bir şekilde hiçbir soruya muhatap olmadan nereye gideceğiniz bile size sorulmadan elinizi kolunuzu sallayıp kampüse dalış yapıyorsunuz. Ne gerek var o zaman o kadar zahmete… Zaten elini kolunu sallayan giriyor.
Hadi kampüse girdi gözü dönmüş sevgili, ikinci geçiş yeri olan yurtlar önündeki güvenliğe ne dedi, nasıl girdi içeri? En az üç güvenlik görevlisinin nöbette olduğu yurtlara her isteyen girebiliyorsa ne gerek var o şaşaya… İkinci güvenlik duvarı aşıldı. Kız yurtlarının içinde bulunan güvenlik görevlisi neredeydi. O kadar kapıyı geçen elbette tek kişiyi de etkisiz hale getirebilirdi. Anlayacağız bu kentin birçok yerinde tuz bile kokmuş durumda. Güvenlik görevlileri ne yapsın, hepsi 15 günde yetişip bir nevi kolluk kuvveti oldular. Onları bu kadar savunmasız halde göreve zorlayanlar utansın. Neyse ki polis olaya müdahale etmiş, kimsenin burnu bile kanamamış. Her gün üniversitelerde, “Polis üniversitelerden defol” diyen öğrencilere bir sormak lazım. Polis gitsin de her gün kafası bozulan yurtları mı bassın…