İki bahar dalının hazanı…
Biri 20 biri 23 yaşında iki genç. Aileleri, gelecekten beklentileri, umutları, hayalleri yoğun bakım odasında dondurulmuş iki genç…
Nasıl olur da hayatlarının baharında kendilerine bu kötülüğü yaparlar diye hayıflanmadan geçemiyor insan. Ne sebeple bu derece gözü kararır ki kendinden, sevdiğinden, geleceğinden vazgeçer insan…
Herkesin kanı dondu, geçtiğimiz günlerde üniversitede yaşanan elim olay herkesi derinden sarstı. İkisinin de kabahati kendince gençliklerine verilebilirdi elbette, peki ya bizim kabahatimiz? Öyle ya tüm kabahat onların değildi, anne ve babalarının, arkadaşlarının, üniversitenin, toplumun, medyanın ve daha aklımıza dahi gelmeyecek bir sürü etkinin bir sonucu 23 yaşındaki bir gencimiz 20 yaşındaki başka bir gencimize tetiği çekiyor ve her şey bir anda donuveriyor.
Ne oldu ki bize böyle sevgiyi, hoşgörüyü, kardeşliği unuttuk da bu hallere geldik. Bu kadar mı değişti dünyamız bu kadar mı sorumsuz olduk gençlerimize karşı? Ailelerin derin düşünmesi lazım bu konuları, ebeveyn olarak evlatlarına hayatlarını ne ölçüde paylaşabiliyorlar? Dahası ne kadar iletişim kurabiliyorlar değişen hatta bozulan dünyada, kendilerine mi bırakıyorlar bu gençleri, bu garip dünyayı anlamaları, kendilerini korumaları, mücadele edip yaşama galip gelmeyi kendi kendilerine mi yapmalarını bekliyorlar? Eğer öyleyse ne büyük bir sorumluluk bu onlara verilen, nasıl çıkabilsinler hayatın karmaşalarının içinden bir başlarına?
Nihayet çıkamıyorlar, arkadaş çevresine yöneliyorlar arkadaş çevresinde bunu başarabilmiş gençler varsa ne ala, birbirlerine yaslanıp ayakları üzerinde durmayı başarabiliyorlar ama yoksa; işte ipin ucu burada kopuyor kaç türlü yanlışlık varsa çevrelerinde, kaç türlü tecrübesizlik, başarısızlık varsa bir o kadar senaryo ile karşı karşıya kalıyorlar. Biri olmazsa öbürü, o olmazsa bir diğeri diyerek; deneme üstüne deneme ile hayatlarını yenilgilerle, yanlışlıklarla dolduruyorlar. Bir parça talihleri varsa öğretmenleri, komşuları gibi yani aslında sorumlu olmayan ama kendini sorumlu hisseden insanların yön levhasıyla karşılaşıyorlar eğer o da yoksa geri dönülmez yanlışlıklara, suçlara karışıyorlar. Başkalarının ya da kendilerinin hayatlarına mal oluyorlar. Şimdi bir kere daha düşünmek lazım; bu iki genç, yalnızca kendi hatalarının mı bedelini ödüyorlar? Onlardan sorumlu olan, yani en azından CAN olarak kendini onlara karşı sorumlu hissetmesi gereken insanların bunda hiç bir kabahati yok mu? Var elbette biz o gençleri yalnız bıraktık, anlamadık yoksa bahar dalı çiçek açmaktan vazgeçer de kırılır mıydı hiç?
Dualar ediyoruz şimdi bu gençlere, vaktinde yerine getirilmeyen SORUMLULUK, vicdan azabı yaşatıyor herkese. İnşallah herkes için ders alınması gereken bu olay bir son olur. Genç kızımızın mekanı cennet olsun, diğer genç kardeşimize ise Allah’tan acil şifalar dilerken yakınlarına, çevrelerindeki herkese de şapkayı önlerine koyup düşünmeleri gerektiğini hatırlatmak istiyorum.