Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Grubu’nun Başbakan Erdoğan’a sunduğu rapor ortaya çıktı. Sürece ilişkin talepler başlığı altında yeralan raporda öneri ve talepler 6 bölümde sıralandı. Raporun sonuç bölümünde “Problemin temelinde özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yakın geçmişe kadar uygulanan zalim ve insafsız devlet politikalarının yattığını düşünüyoruz” denildi.
Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Grubu’nun “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı” aracılığıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sunduğu rapor ortaya çıktı. Rapora göre heyet, Malatya, Elazığ, Hakkâri, Van, Tunceli, Erzincan, Bingöl, Bitlis, Muş, Iğdır, Kars, Ardahan, Ağrı, Erzurum ile birlikte 14 il, Yüksekova, Tatvan, Doğubeyazıt, Mutki, Güroymak ile birlikte 5 ilçe ve Altınova, Hasköy, Digor, Dağpınar, Susuz beldeleriyle birlikte toplam 24 yerleşim biriminde çalışmalar yürüttü.
Başkanlığını Can Paker ‘in yaptığı ve Sibel Eraslan, Ayhan Ogan, Mahmut Arslan, Abdurrahman Dilipak, İzzettin Doğan, Abdurrahman Kurt, Zübeyde Teker ve Mehmet Uçum’un yer aldığı heyetin 171 ayrı yerde 29 bin 546 kişiyle görüşmeler yaptığı belirtildi. Bu görüşmelerde 2 bin 10 kişi söz alarak, 159 kişi ve kurum hazırlık yaparak yazılı 860 kişi de toplantılar sırasında yazılı görüş bildirdi. Görüşmeleri tamamlayan Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Grubu sürece ilişkin öneri ve talepleri 6 başlık halinde topladı. Sosyal ve psikolojiye ilişkin öneri, talepler, siyasi öneriler ve talepler, kültürel öneriler ve talepler, sosyal adalet talepleri, doğaya ilişkin öneriler ve talepler başlıklarıyla hazırlanan raporda ilginç öneri ve istekler yeraldı.
Sosyal psikolojiye ilişkin öneriler ve talepler başlığı altındaki raporda, “Batıdakiler ön yargılardan kurtulmalı, bölgede çatışmadan kaynaklanan ağır travmaların Türkiye kamuoyunda bilinmemesi, bunun sebebiyet verdiği yanlış algıların düzeltilmesi için gayret gösterilmesi, Diyanetin barış sürecinde aktif rol üstlenmesi, veda hutbesi ekseninde kardeşlik hukukunu öne çıkarması, sürece zarar veren dilin (terör örgütü, bebek katili vb.) bırakılması, devlet tarafından haksızlığa uğratılmış tüm kişilerin itibarların iade edilmesi, Şeyh Said, Said Nursi, Seyyid Rıza vb. isimlerin itibarlarının iadesi, kardeş şehir, kardeş aile uygulaması yapılmalı, bu ülke artık tek din, tek dil gibi söylemleri kaldırmıyor. Tekçilikten vazgeçilmeli. Tek dil, tek millet değil, ortak vatan, ortak devlet denmeli” tavsiyeleri yeraldı.
Siyasi öneriler ve talepler başlığıyla hazırlanan bölüm ise hukuk, yürütme, idari ve güvenlik, yargısal süreç gibi 3 ara başlıktan oluştu. Bu bölümde, önerilerin dikkat çeken bazıları ise şöyle sıralandı:
Yeni Anayasa, Anadilde eğitim, Seçim barajının kaldırılması, siyasi partiler kanununun değiştirilmesi, yerel yönetimlere daha fazla yetki verilmesi, siyasal genel af, Türkiye milletvekilliği, yerel parlamentolar olmalı. Eyalet sistemi olmalı, Diyanet yeniden yapılandırılmalıdır. Cemevleri ibadethane statüsünde yasal zeminde ifadesini bulmalıdır: 2009’da Demokratik Açılımla birlikte Alevi çalıştayları üzenlendi. Ama Alevilerin beklentilerine cevap verilmedi. Mesela Cemevlerine izin çıkmadı. Alevilerin ödedikleri vergilerle camiler inşa ediliyor ama hiç Cemevi yapılmıyor. Yol kontrollerinin kaldırılması, Mayınların temizlenmesi, Köylere geri dönüş, Karakol ve kalekol yapımlarının durdurulması, Bölgeye atanan yöneticilerin halkla uyumlu olması, Cadde, okul, havaalanı gibi yerlerde İnönü, Fevzi Çakmak, Abdullah Alpdoğan, Sabiha Gökçen gibi isimlendirmelerin terk edilmesi Sol örgütler: Özellikle Tunceli’de PKK sonrası dönemde TİKKO ve MKP gibi yapılanmalara dikkat edilmeli. PKK’nın ağır silahlarının bu örgütlere bırakılacağı ifade ediliyor. Tunceli halkı bu örgütlere silahlı mücadelenin çıkmaz yol olduğunu anlatmalı. Dindarların sorunları da görülmeli. Devlet dinle de barışmalı. Bölgede hala Kur’an öğretenler cezalandırılıyor. Başörtüsü sorunu halledilmeli. Ergenekon operasyonlarının Fırat’ın doğusuna da taşınması, Uludere katliamından dolayı özür dilenmeli ve failleri cezalandırılmalı. Hasta tutukluların serbest bırakılması ve tedavilerinin yapılması
Yaklaşık 8 sayfadan oluşan raporun İktisadi süreçlere ilişkin öneriler ve talepler başlığındaki bölümünde Yayla yasaklarının kaldırılması, Sınır ticaretinin açılması, Sınırların önemsizleştirilmesi politikası çerçevesinde serbest dolaşım düzenlemelerinin yapılması, Yargı paketleri yanında ekonomik paketler de olmalı. Bölgenin hayvancılık, tarım (özellikle bazı bölgelerde organik tarım), arıcılık potansiyeli harekete geçirilmeli. Bölgenin turizm potansiyelini harekete geçirmeye yönelik özel girişimler olmalı.
Raporun kültürel öneriler ve talepler bölümünde ise Eğitim sistemi baştan aşağı sıfırdan yenilenmeli. Sıkıntıların temelinde eğitim sistemi var. Medyanın kullandığı dili değiştirmesi, süreci destekleyen bir dil kullanılması, Eğitim programlarının bölgeye göre yeniden yapılandırılması. Tarih ve mantık dersleri üzerine eğilmek gerekiyor. Sürece zarar veren dizilerin kaldırılması, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu gibi kurumlar yanında Kürt Dil Kurumu, Kürt Tarih Kurumu gibi kurumlar da olmalı. Yaşayan Diller Enstitüsü mezunlarına öğretmenlik hakkı verilmeli.
Heyetin hazırladığı raporun Sosyal Adalet Talepleri’nde ise İşsizlik çözülmeli, Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı, Gelir güvencesi için sosyal politikalar geliştirilmeli, Bölgeye yönelik teşvikler artırılmalı, Bölgede görev yapan özellikle polislerle ilgili çalışma koşulları düzeltilmeli ve terfi uygulamalarında eşitlik sağlanmalı (akademi mezunlarıyla yüksekokul mezunları arasındaki eşitsizliğin giderilmesi, yani standart polis olarak mesleğe başlayanlar ile polis akademisi mezunu olarak başlayanlar arasındaki ayrımcılığın ortadan kaldırılması)
Raporun sonunca maddesi olan Doğaya ilişkin öneriler ve talepler de ise şunlar istendi:
Toplumsal barış tabiatı da görmeli. Ormanlar, dereler, toprak, su bunlar da yok ediliyor. Bölgenin yok edilen, yakılan ormanları yeniden kazandırılmalı. Bölgenin ormanları yok edildi. Köy korucuları ağaç dikmekle vzifelendirilsin. Bölgede (özellikle Tunceli Munzur ve Pülümür vadilerinde) yapılması düşünülen HES’ler bir kez daha düşünülmeli.
Sürece ilişkin endişeler
Akil İnsanlar Heyeti raporunda endişelere de yer verdi. Heyetin yaptığı görüşmeler sırasında vatandaşların dile getirdikleri endişelerden bazıları şöyle sıralandı:
Kürtlerden ziyade Türkler ikna edilmeli. Bölgede kontrol noktaları, akrepler, namlular çok fazla. Geri çekilmeler için yasal güvence olacak mı? Öcalan’ın ve PKK’nın muhatap alınması doğru mu? Bölünme kaygısı. Kürtlere bağımsızlık mı veriliyor? Neler verildi? Proje yerli mi yoksa hâkim güçlerin dayatması mı?AKP, BDP, PKK ekseninde yürütülen bu süreçte kim kiminle? PKK siyasi parti olarak kabul ediliyor sizler bundan rahatsızlık duymuyor musunuz? PKK’lılar serbest bırakılacak mı?
TC ifadesi çıkarılacak mı? Özerk bir yönetim kurulacak mı?
RAPORUN SONUÇ KISMI
Raporun sonuç bölümünde ise değerlendirme ve tespitlere yer verildi. Bu değerlendirmeler şu şekilde dile getirildi:
“Bizler ülkemizde yaşanan problemlerin Türk-Kürt, Alevi-Sünni problemi olduğunu düşünmüyoruz. Problemin temelinde başından beri bu ülkenin insanıyla üstenci bir ilişkiyi sürdürmeye çalışan baskıcı, dışlayıcı ve tasarlayıcı vesayetçi devlet yapısının, sivil ve askeri bürokrasiye dayalı siyasal paradigmanın ve özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yakın geçmişe kadar uygulanan zalim ve insafsız devlet politikalarının yattığını düşünüyoruz. Problem, devleti ve güvenliği esas alan bir yaklaşımdan kaynaklanmaktadır ve ülkemiz insanı artık bu anlayış yerine toplumu ve özgürlükleri esas alan bir yaklaşıma ihtiyaç duymaktadır. Türkiye 21. yüzyılda büyüme ve insan hakları açısından da örnek gösterilen bir ülke olabilme yolunda ilerlerken bu alanda var olan problemlerini çözüme kavuşturmak zorundadır.
Bu sebeple başlatılan çözüm süreci son derece önemli. Çünkü çözüm süreci, bu ülkenin büyümesinin önündeki engelleri kaldırmanın, var olan problemleri çözebilme iradesinin zeminidir. Barış içinde ve birliğimizi muhafaza ederek hem bölgede hem de bütün dünyada Türkiye’nin daha etkin bir ülke konumuna gelmesini sağlayacak bir sürecin başlangıcıdır. Ülkemizde ve bölgemizde istikrarın sağlanabilmesi, ekonomik yatırımların yapılabilmesi ve geleceğe umutla bakabilmemiz açısından öncelikle silahların susması, güvenlik eksenli endişelerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Bu süreçle birlikte Türkiye’nin büyüyebileceğine, bölgeye huzur ve refah gelebileceğine, bölge insanının şu anda 3000 dolarlarda seyreden yıllık gelir payının onlarca kat artabileceğine inanıyoruz.
1.Çözüm süreci, ayrılma değil, bir arada aydınlık yarınlara umutla bakabilme sürecidir.
2.Çözüm süreci, bir arada, eşit, kardeşçe, dostça yaşayabilme adına, geleceği hep birlikte kurabilme iradesinin cesurca ifade edilmesidir.
3.Türkiye’de yaşayan herkes artık bölünme endişelerini bir kenara bırakmalıdır. Çünkü bölge insanları bölünmeyi değil, dmokratikleşme ekseninde eşit vatandaşlar olarak Türkiye’nin büyümesine katkıda bulunmayı istemektedir.
4.Silahların susması ve çatışma ortamının ortadan kaldırılması yolunda Kürt sorununun çözümüne yönelik adımlar, bölünme değil, barış ve huzur ortamımızın inşası anlamına gelir. Türkiye Toplumu bir bütün olarak kan ve gözyaşı istemiyor. Artık barışın hâkim olması arzu edilmektedir.
5.Çözüm ve barış süreci devam ettirilmelidir. Bu sadece bir bölgenin değil, hepimizin meselesidir. Süreci her kesimin sahiplenmesini ve desteklemesini umuyoruz.
6.Türkiye geldiğimiz bu noktada eş zamanlı olarak hem yirminci yüzyıldan bugüne aktardığımız demokrasi eksiğini gidermek hem de yirmi birinci yüzyılın yeni demokrasi ihtiyacına yanıt vermek şansını yakalamıştır. Siyasal demokrasi açısından çağ atlamanın eşiğindeyiz. Bu şansı ancak demokrasi koalisyonunu güçlendirerek ve demokratik merkezi destekleyerek gerçeğe dönüştürebiliriz