Son dönemlerde basın mensuplarına yönelik artan saldırılar, gazetecilik mesleğini bambaşka bir noktaya sürüklemeye başladı.

Erkler ayrılığında “dördüncü kuvvet” olarak tanımlanan basın, bir yandan kendi içindeki zorluklarla mücadele ederken, diğer yandan sırf görevini yaptığı için hedef tahtası haline geldi.

Sadece birkaç gün içinde; İstanbul’da bir gazeteci öldürüldü… Elazığ’da pompalı tüfekle saldırıya uğrayan gazeteci Mehmet Nafiz Koca, ayağından yaralandı…

Erzincan’ın Üzümlü ilçesinde, Erzincan Gazeteciler Cemiyeti üyesi Yakup Bakar, uğradığı saldırı sonucu ağır yaralandı…

Iğdır’da ise ajans muhabiri, yaptığı haberler nedeniyle polis ve jandarma tarafından ayrı ayrı gözaltına alındı!

***

Iğdır İhlas Haber Ajansı (İHA) Muhabiri Sebahattin Yum, 19 Eylül Gaziler Günü’nde düzenlenen çelenk bırakma töreninde, Vali Ercan Turan’ın şemsiye ile törene katılmasını, gazilerin ise yağmur altında kalmasını haberleştirmişti. Bu haberin ardından Vali Turan’ın şikayeti üzerine gazeteci gözaltına alındı. Sağlık kontrolünden geçirilen Yum’un, saatlerce ifadesi alındı!

Olayın ardından gazeteci örgütleri ayağa kalktı. Yum’u Emniyet çıkışında görüntüleyen başka bir gazeteciye de, “görüntüleri sil” baskısı yapıldığı, reddedince onun da gözaltına alındığı iddia edildi. Emniyetten serbest bırakılan Sebahattin Yum, ofisine döndükten kısa süre sonra bu kez bir şehitlik haberi nedeniyle Jandarma tarafından yeniden gözaltına alındı.

Her iki olayda da yaptığı haberlerle ilgili ifadesine başvuruldu! Bu nasıl bir uygulama! Burası bir hukuk devleti değil mi?

Eğer Sayın Vali’ye göre haberde yanlış, eksik veya kasıt varsa bunun yolu bellidir. Ya tekzip edersiniz ya da yasal yollara başvurursunuz. Zaten ikinci yolu seçmişsiniz.

Gazeteciyi ofisinden aldırmak nedir? Ne suç işlemiş? Ülkenin gizli belgelerini mi ifşa etmiş, yoksa terör faaliyetine mi katılmış? Bir valinin tutumunu haber yapmış, hepsi bu…

Efsane otel emekli oldu

Haklı ya da haksız olabilir, ama bunun yolu asla bu değildir. Hiçbir yetkili, emrindeki kolluk kuvvetlerini şahsi meselesi için kullanamaz. Bir gazeteci, basit bir olay nedeniyle mevcutlu şekilde ifadeye götürülüp, göz dağı verilemez.

Unutulmamalıdır ki o makamlar şahsi egoları tatmin etme makamları değildir. Şimdi o şehirde hangi gazeteci Vali Bey’e “kaşınızın üstünde kara var” diyebilir?

Gazetecilik bir kamu hizmetidir aynı zamanda. Evet, doğru yaptığınız işleri haber yaparız. Ama yanlış yaptığınızda da eleştirmekten geri durmayız.

Çünkü gazetecilik, yanlışa muhalefet etme mesleğidir. Sayın Vali, kendine göre yanlış gördüğü bir olayı yanlış bir yöntemle düzeltmeye çalışmış!

Oysa sizi o göreve getiren irade, gazetecilere gözdağı vermenizi değil, halka hizmet etmenizi istiyor.

Yıllarca Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı Başbakanlığı döneminde yurt gezilerinde takip etmiş bir gazeteci olarak şunu defalarca duydum:

“Ey valiler, halkın içinde olun, devletin şefkatli yüzünü gösterin, kibirli olmayın.” Doğu’da görev yapan gazeteciler olarak Iğdır’da meslektaşımıza yapılan bu muameleyi asla kabul etmiyoruz.

Bu yüce devletin mülki amirlerinden beklenen kriz çıkarmaları değil, kriz yönetmeleridir.