HAKLIYDIN… SÖNMEDİ AL SANCAK
Hürriyet; dünyaya ilk gelişte ilk haykırışımız, ilk meydan okuyuşumuz…
Adalet; bir annenin bütün çocuklarını aynı tutkuyla sevmesi…
Ahlak; insan olmanın olmazsa olmaz koşulu…
Erdem; ahlaki değerlerin akılla işbirliği…
İman; sonsuz inanış, nefes almak gibi zorunlu olan hadise…
Vatan; uğrunda her şeyin ortaya konulabileceği bir ana kucağı…
Ve Mehmet Akif;
Tüm bunları benliğinde yaşatan ve aksettiren mütefekkir. Çoğumuzun İstiklal Marşı şairi olarak bildiği bir ışıktır geçmişten gelen. Bize geçmişin acılarını, korkularını, zaferlerini getiren bir ışık huzmesidir o.
Kimilerine göre büyük şair, kimilerine göre adaletin, ahlakın timsali, kimlerine göre milletin sesi… Ama bence bunların hepsi Mehmet Akif…
Yaşamış olduğu zaman diliminde Türk milletinin içinde bulunduğu zor durumu, Osmanlı’nın çöküşünü ve baskı yönetimini içselleştirmiş ve büyük bir iman kuvvetiyle kelimelere dökmüştür. Bu durumu ifade ederken asla gerçeklikten kaçmayan Akif şöyle der:
“-Hayır, hayâl ile yoktur benim alışverişim…
İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim.
Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek:
Sözün odun gibi olsun; hakikat olsun tek ! “
Mehmet Akif, hakikati her zaman tek olarak görmüştür. Hiçbir zaman yaşadığı devrin koşullarına kayıtsız kalamamıştır. Her zaman büyük bir sorumluluk duygusu içinde sarılmıştır kalemine.
Büyük eser Safahat’ın ‘Asım’ bölümünde ‘Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem’ diyerek adaletin, ahlakın ne olduğunu resmetmek ister Türk halkına.
O her okuyuşta nerden, nasıl geldiğimizi bize hatırlatan İstiklal Marşı’nın şairidir. Kahraman Türk milletine ithaf ettiği bu şiirini büyük bir duyarlılık ve samimiyet göstererek kitabına almamıştır. Öyle bir samimiyettir ki bu İstiklal Marşı için verilen ödülü bir palto alacak parası olmadığı halde kabul etmemiştir.
Düşünen ve düşündüğünü söylemekten çekinmeyen fikir ve dava adamıdır Mehmet Akif. Hürriyeti, vatanı, milleti her şeyden üstün tutar ve hürriyeti için kükremiş sel gibi bendini çiğner ve taşar. Gerektiğinde öfkeyle, gerektiğinde merhametle, gerektiğinde büyük bir inanç duygusuyla yazmıştır şiirlerini.
Zaman geçtikçe daha çok belirginleşmektedir Akif’in yapmak istedikleri, attığı adımlar, gösterdiği yollar… O, ezanların dinmediği, hürriyetin sınırsızca yaşanacağı bir vatan ve hiçbir şey için vatanını vermeyecek Türk gençliği istemişti. İnanıyordu buna ve ‘Korkma!’ diyordu. Çünkü kendisi de korkmuyordu. Biliyordu ki ezelden beridir hür yaşamış Türk milleti yine hür yaşamak için tüm benliğini ortaya koyacaktı.
Türk olmanın asil duygusunu yaşayan ve bize aksettiren Mehmet Akif, bunu dinle birleştirerek ruhumuza işlemiştir. Türk milleti, düşmana iman dolu göğsüyle karşılık verecektir ve her zaman alıştığı gibi yine zafer onun olacaktır.
O bir dil ustasıdır. Şiirlerinde öykü ve karşılıklı konuşma biçimini yeğlemiş, günlük konuşma dilini büyük bir ustalıkla aruza uygulamıştır. Böylece nazmı da nesre yaklaştırmıştır. Bu da onun bir farkını daha ortaya çıkarmaktadır.
Türklüğün ruhunu, Türk olmanın gururunu bize yaşatmıştır Mehmet Akif. Bundan önceki kuşakları nasıl derinden etkilemeyi başardıysa bundan sonraki kuşakları da derinden etkilemeyi başaracaktır. Her Türk gencinin örnek alacağı, örnek alması gerektiği bu mütefekkiri ölümünün yetmiş altıncı yılında saygıyla anıyoruz.