Geçenlerde Çaykara‘da yürürken, rastladım o çarpıcı ifadeye:
“Allah Erzurum’u ıslah etsin.”
Döndüm adamın yüzüne ters baktım.
Sonra söylenerek yoluma devam ettim:
“Niye başarısızlık, beceriksizlik, huzursuzluğun faturası Erzurum’a çıkarılır?”
Hani Haziran ya da Temmuz’da kar yağmış.
Kadın da Palandöken‘i yaz günü bembeyaz görünce dertlenmiş:
“Ne olacak anam sahipsiz memleket.”
Herkes, hayıfını veya hırsını ‘başı büyük Erzurum‘dan çıkarıyor.
‘Doğu’nun Paris’inde yaşayanlar hiç empati yapmaz mı?
DEV MEMLEKETTE YAŞANIR MI?
Bir başka gün, sosyal paylaşım sitesinde tur atarken aşağıdaki ifadeleri görünce adeta irkildim:
“Bu memleket adam olmaz!”
“Yaşanacak yer değil!”
“Kışın buzu, yazın tozu!”
“Buradan kaçan kurtulur!”
“Dev memleket!”
Hayda…
Az çok böyle başlayan yazının sonu da bellidir.
Ya Aşık Yaşar Reyhani gibi der:
“Öz canımdan çok sevdiğim Erzurum, dişimi sıktım gidirem.”
Ya da fantezi müzikteki temsilcimiz sevgili İbrahim Erkal gibi:
“Erzurum uzak şehir. Dostuna tuzak şehir”
BULUT’UN OKULUNDAN MEZUN OLAN ŞANSLILAR
Ama o yazının devamını okuyunca emekli Edebiyat öğretmeni Hayati Kerget ile yakından tanışma olanağı buldum.
Hayati öğretmeni arkadaşlarımız olan Mücahit Küleri, Metin Karadağ, Murat Yalçın’dan dolayı ismen biliyordum.
Aslında onları Allah rahmet eylesin, Sebahattin Bulut’un Halk Oyunları, Halk Türküleri ‘okulundan mezun olan şanslılar’ diye tanımlamak daha doğru.
Neyse gelelim konuya.
Bir edebiyatçı olarak Hayati Kerget, 4 yıl kadar önce ‘Erzurum’dan sitem’ diye bir makale hazırlamış.
İddiaya girerim, bırakın 4 yılı aradan 30- 40 yıl geçse bile bu yazı güncelliğini yitirmez.
Çünkü kusuru Erzurum’da bulanların sayısı her geçen gün artacaktır.
Edebiyatçı Hayati öğretmen ne yapmış:
‘Ağzı, dili bağlı gelin’ gibi ya da ‘sabır taşı’ gibi duran o yüce kenti savunmuş.
‘Erzurum’dan sitem’i merak ettiniz mi?
İşte o yazının linki:
https://www.facebook.com/#!/notes/hayati-kerget/erzurumdan-sitem/2124795357787