Adil rekabetin, fırsat eşitliğinin ve verimliliğin esas alındığı bir ortamda, ekonomimizin ve insanımızın potansiyelini en üst düzeyde olduğunu (ölmeden) görsek fena mı olurdu?
Mülkiyet hakkı ve teşebbüs hürriyeti de dahil olmak üzere tüm temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan bir hukuk sistemi, ekonomik gelişme ve refahın olmazsa olmaz koşulu olarak görülse daha güzel olmaz mıydı?
Sosyal refah ve adaleti, fırsat eşitliğini, insani çalışma koşullarını, doğa ve çevrenin korunmasını ve temel kamu hizmetlerinin herkese eşit şekilde sunulması savunulsa; politikalar, rekabeti bozucu kamu müdahalesinin olmadığı, düzenleyici ve denetleyici kurumların bağımsız ve etkin çalıştığı bir piyasa ekonomisi anlayışını esas alsa ne olurdu ki sanki.
Şunları da ekleyelim;
– Devletin iktisadi alandaki rolünü, cazip bir iş ve yatırım ortamı oluşturmak,
– Etkin bir düzenleme ve denetleme görevi yapmak,
– Yüksek katma değerli bir ekonomi için kolaylaştırıcı ve yönlendirici olmak,
– Her bir vatandaşımızın insan onuruna yaraşan bir yaşam düzeyine ulaşmasını sağlamak.
Bu hayaller ve daha fazlası neden gerçek olmasın?
O halde…
Yazılarının devamını bekliyoruz.