Türkiye’de uyuşturucu ve karmaşık ilişkiler yumağına operasyon üzerine operasyonlar yapılıyor.

Ünlü, ünsüz ne kadar sanatçı, manken, gazeteci, spor adamı, fenomen varsa beşer onar gözaltına alınıyorlar. Kimileri serbest kalıyor kimileri ise cezaevine gönderiliyor.

At izi, it izine karışmış dersem yanlış olmaz.

Uyuşturucunun her türlüsü peynir ekmek gibi satılır olmuş.

Fuhuş ise neredeyse bu ortamların olmazsa olmazı..

Türkiye’de cezaevlerinde uyuşturucuyla ilgili suçlardan tutuklu bulunanların sayısının 149 bin 523 olduğu açıklandı.

Aynı zamanda Türkiye’de bağımlı sayısı 2024 yılında 10 milyonu aşmışken, 2025 yılında bu rakam 15 milyona yaklaştı.

Uyuşturucu kullanım yaşı ise 12’ye kadar düşmüş.

Bu rakamlar Dünya Uyuşturucu ile Mücadele Federasyonu’nun verileri.

Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin Ağustos ayında açıkladığı, “Türkiye’de Sigara, Alkol, Kumar ve Uyuşturucu Bağımlılığının Ekonomik Maliyeti” başlıklı rapora göre, bağımlılıkların ülke ekonomisine maliyeti 78 milyar dolara ulaşmış durumda.

78 milyar dolara ne yapılabilir biliyor musunuz?

154 şehir hastanesi yapılabiliyor mesela…

Çok büyük bir rakam. Birçok ülkenin yıllık ekonomisine denk geliyor.

TOBB-YÖK PROTOKOLÜ İMZALANDI

Nüfusumuzun yüzde 20’si bir şekilde bağımlı.

Çoluk, çocuğumuz alkolün, uyuşturucunun, fuhuşun esiri olmuş.

Geleceğimiz olan çocuklarımızın geleceği karanlık.

Hele çetelerin eline düşmüş ve tetikçilik yapan çocukları ise söylemiyorum.

85 milyon nüfusun, yüzde 20’si bağımlı, yüzde 10’u hapishanelerde bu suçlardan yatıyor.

Terör örgütlerinin hayatlarını kararttığı çocuklar ve gençler ise başka bir acı.

Müslüman bir ülkemiz, milliyetçi akımının hızla büyüdüğü Anadolu şehirlerimiz var ama çocuklarımız ve gençlerimiz batağa saplanmış.

Gençler, o kadar çok azgınlık kazanmış ki, namaz ile dalga geçer olmuşlar.

Vah ki, ne vah…

Ocağımız batmış, haberimiz yok.